DİONYSOS KİMDİR

Homer Öncesi Dönem'de Grek dininin çok daha ayrı özellikleri mevcuttur. Dionysos, Homer öncesi ve sonrası dönemde en büyük tanrılardan biri olarak karşımıza çıkar. Dionysos Festivalleri, Grek hayatı­nın daha çok canlanmasını sağlamıştır. Epik şiirlerde Grek dininin genel stili olan ruhların görünüp, şekillere girmesi işlenmiştir. Dionysos Olympos'a en son giren tanrı olup annesiyle babasının ikiside ölümsüz olmayan tek tanrıdır.

Yunan Tanrısı Dionysos Şarap Tanrısı, sonra bitkilerin ve son olarak ölüm ve hayatın yenilenmesinin tanrısı olarak tapınım görmüş . Fakat o genel­likle bir ağaç tanrısıydı da. Örneğin, bütün Yunanlı­ların "ağacın Dionysos"una kurbanlar verdiği söyleniyor: Boiotia'da onun unvanlarından biri "ağacın içindeki Dionysos" idi. Onun tasviri, ya da simgesi çoğu kez, dalları olmayan ama bir örtüye sarılı düz bir direkti yalnızca; başı temsil eden sakallı bir maske, tanrılığının niteliğini göstermek üzere baştan ya da bedenden dışarı fırlayan yapraklı dallar olurdu bir de. Bir vazo üzerindeki kaba tasviri, bodur bir ağaç­tan ya da bir çalılıktan belirirken gösteriliyor. Yetiş­tirilen ağaçların koruyucusuydu o; ağaçları büyütsün, geliştirsin diye dualar edilirdi ona;" Özellikle de çiftçiler, en çok da meyve yetiştiricileri tarafından ululanırdı, meyve bahçelerine onun doğal ağaç kütü­ğü şeklinde bir simgesi dikilirdi. Onun, için de el­manın ve incirin özellikle adının geçtiği bütün meyve ağaçlarının bulucusu olduğu söylenirdi; bir çiftçinin işini yaptığından söz edilirdi. "Bol meyveli", "yeşil meyvenin tanrısı", "meyveleri büyüten" gibi sanları vardı. Ünvanlarından biri "doğurtan" ya da (canlı kısmı ya da çiçekleri) "patlatan" idi; ve Attika'da bir Çiçekli Dionysos ile Achaea'da Patrae vardı. Ona adanan ağaçların arasında asmaya ek olarak çam ağacı da bulunurdu. Delphoi bilicisi, Korinthoslular'a özel türden bir çam ağacına "tanrılara denk bir bi­çimde" tapmalarını emretmişti, bu yüzden onlar aynı ağaçtan, kırmızı yüzlü ve bedeni yaldızlı iki Dionysos tasviri yapmışlardı. Resim sanatında, tanrı ya da ona tapanlar, ucunda bir çam kozalağı olan bir değnek taşır (tyrsos). Yine, sarmaşık ve incir ağacı özellikle onunla ilişkiliydi. Bir çok yerde Dionysos sarmaşıkla taçlandırılmış halde temsil edilir. Bu Apollon'un defnesi gibiydi. Bazen bu iki tanrı bitkilerini değiştirebilirdi. Acharnae'nin Attika Bölgesi'nde bir Dionysos Sarmaşığı vardı; Lakedaimonia'da bir İncir Dionysos'u vardı; incire "meilicha" denen Naksos'taysa bir Dionysos Meilichios vardı, tasvirinin yüzü incir odunundan yapılırdılı. Ahphipolis'teki Artemis Tauropolos, Hellenize olmuş ve boğa şeklindeki Dionysos'la ilişkisi bulunan Thrakialı Bendist'tir.

Dionysos dininin bazen siyasi bir içerik de kazandığı oluyor. 6.'ncı yüzyıl başlarına doğru tiran olduğu anlaşılan Kleistenes köylülerin tanrısı Dionisos'a önem vermekle alt tabakaları koruduğunu açığa vurmuş, köylülerin şehre akın etmelerini önlemek üzere birtakım tedbirler almıştır.Yine Dionysos Anadolu'daki Nikaia ve Tios'un ktistesi olarak görüyoruz.

Giritliler'in, Dionysos'un acılarının ve ölümünün bütün ayrıntılarıyla temsil edildiği; iki yılda bir yapılan bir şenlikleri olduğunu görürüz. Dirilişin, söylencenin bir bölümünü oluşturduğu yerlerde, törenlerde diriliş de temsil edilirdi, hatta genel bir diriliş ya da hiç olmazsa ölümsüzlük öğretisinin tapınanlara telkin edildiği görülmektedir; çünkü Plutarkhos kız çocuklarının ölümünde karısını teselli etmek için ona yazdığı mektupta, geleneğin öğrettiği ve Dionysos mysterialarında ortaya çıktığı gibi ölümsüzlük düşüncesiyle onu rahatlatır. Dionysos'unıs ölümü ve dirilişi söylencesinin bir başka şeklinde Dionysos, anası Semele'yi Ölüler Ülkesinden yukarı çıkarmak için Hades'e yerel Argos geleneğinde; Alcyonian Gölü'nden aşağı iner; yeraltı dünyasından dönüşü, bir başka deyişle dirilişi her yıl, ölüler dünyasının muhafızına bir sunu olarak göle bir koyun atarken boru sesleriyle onu sudan yukarı çağıran Argoslular tarafından o noktada kutlanırdı. Bunun bir bahar şenliği olup olmadığı ortaya çıkmıyor, fakat Lydialıların, Dionysos'un ortaya çıkışını baharda kutladıkları kesin; tanrının kendisiyle birlikte baharı da getirdiği varsayılırdı. Yılın belli bir bölümünü yeraltında geçirdikleri varsayılan bitki tanrılarına giderek doğallıkla yeraltı dünyası ya da ölüler dün­yası tanrıları gözüyle bakılır olmuştur. Hem Dionysos, hem de Osiris böyle düşünülürdü.

Dionysos'un söylencesel karakterinde, ilk bakışta onun bir bitki tanrısı olarak niteliğine uymaz gibi görünen bir özelliği, çoğu kez hayvan şeklinde, özellikle, ya da en azından boynuzlarıyla, bir boğa şek­linde anlaşılıyor ve temsil ediliyor olmasıdır. Örne­ğin, ondan "inekten doğmuş", "boğa", "boğa şeklinde", "boğa yüzlü", "boğa alınlı", "boğa boynuzlu", "boynuz taşıyan", "iki boynuzlu", "boynuzlu" diye söz edilmektedir. Hiç olmazsa ara sıra boğa olarak göründüğüne inanılırdı. Tasvirleri, Kyzicos'ta olduğu gibi boğa şeklinde ya da boğa boynuzlarıyla yapılırdı; ve boynuzlu olarak resmedilirdi. Boynuzlu Dionysos tipleri, antik çağdan kalma hala sağlam anıtlarda bulunmuştur. Bir heykelcikte başı; boynuzları ve toynakları arkada sarkan bir boğa postuna bürünnıüş olarak görülmektedir. Şenliklerinde, Dionysos'un boğa şeklinde göründüğüne inanılırdı. Elis kadınları onu bir boğa olarak selamlarlar, boğa ayağıyla gelmesi için dua ederlerdi. Şöyle bir şarkı söylerlerdi: "Gel Dionysos, kutsal, tapınağına deniz­den gel; boğa ayağınla koşarak, üç Güzel Kız Kar­deşle (Graces) tapınağına gel; Ey güzel boğa, Ey güçlü boğa!" Söylenceye göre, Titanlar onu boğa şeklindeyken parça parça etmişlerdi; Giritlilerse Dionysos'un acılarını ve ölümünü temsil ederlerken canlı bir boğayı dişleriyle parçalarlardı. Gerçekten de, canlı boğaların ve danaların parçalanıp yok edilmesinin, Dionysiak törenlerin uygun bir özelliği olduğu görülmektedir. Tanrıyı boğa şeklinde ya da bir boğanın bazı özellikleriyle birlikte temsil etme uygu­laması, kutsal törenlerde tapınanlarına bir boğa şek­linde göründüğü inancı ve parçalara ayrıldığı sırada bir boğa şeklinde olduğu efsanesi bütün bunlar, birlikte alındığında, şenliğinde canlı bir boğayı parça­layıp yerken; ona tapınanların tanrıyı öldürüp etini yediklerine ve kanını içtiklerine inandıkları konusun­da kuşkuya yer bırakmıyor.

Dionysos'un, kılığına girdiği varsayılan öteki hayvansa keçiydi. Onun adlarından biri de "oğlak" idi. Diğer bir anlatıya göre babası Zeus onu Hera'nın hışmından korumak için bir oğlağa döndürmüştü; ve tanrılar Typhon'un hiddetinden kurtulmak için Mısır'a kaçtıklarında Dionysos bir keçiye döndürülmüştü. Bundan dolayı, ona tapınanlar canlı bir keçiyi parçalayıp çiğ çiğ yerlerken tanrının bedenini yiyip kanını içtiklerine inanıyor olmalıydılar.

Bu tanrıyı hayvan şeklinde öldürme töresi insanlık kültüründe çok erken bir aşamaya aittir ve daha son­raları yanlış anlaşılmış olmalıdır. Düşünce ilerledikçe, eski hayvan ve bitki tanrıları hayvan ve bitki kabuklarından soyup geriye bunların insani niteliklerini (kavramın özü olmuştur hep) bırakma eğilimindedir. Başka bir deyişle, hayvan ve bitki tanrılar tamamen insan şeklinde olma eğilimindedir. Tümüyle ya da hemen hemen böyle olduklarındaysa, başlangıçta kendileri tanrı olan hayvanlar ve bitkiler kendilerinden ortaya çıkmış olan insan şeklindeki tanrılarla belirsiz ve yanlış anlaşılan bir ilişkiyi hala sürdürürler. Tanrılık ile hayvan ya da bitki arasındaki ilişki unutulmuş olduğundan bunu açıklamak için çeşitli öyküler uydurulur. Bu açıklamalar, kutsal hayvan ya da bitkiye karşı gösterilen alışılmış ya da sıradışı davranışa göre iki yoldan birini izleyebilir. Kutsal hayvan genellikle korunur, ancak ender durumlarda öldürülürdü; buna göre, niçin korunduğunu ya da niçin öldürüldüğünü açıklamak için söylence yaratılabilir. Söylence; niçin korunduğunu açıklamak için uydurulduğunda, hayvanın tanrılığa yaptığı bir hizmeti, yararı anlatırdı; ikinci durumdaysa hayvanın tanrıya verdiği bir zarardan söz edilirdi. Dionysos'a keçi kurban etme konusunda gösterilen neden ikinci türden söylencelerin bir örneğidir. Söylendiğine göre, keçiler asmaya zarar verdikleri için kurban edi­liyordu. Bu durumda keçi, daha önce de gördüğümüz gibi, başlangıçta tanrının kendisinin bedenleşmiş haliydi. Ama tanrı kendisini hayvan karakterinden soyup da temelde insan biçimine girince, ona tapınırken keçinin öldürülmesine artık tanrının kendisinin öldürülüşü olarak değil de ona verilen bir kurban gözüyle bakılmaya başlandı; niçin özellikle keçinin kurban edilmesi gerektiği konusunda bir neden belirlemek gerektiği için de; bunun, tanrının özel bakımının nesnesi olan asmaya zarar verdiği için keçiye uygulanan bir ceza olduğu ileri sürülmüştü. Böylece kendi kendisinin düşmanı olduğu için kendine kurban edilen bir tanrı görünümüyle karşı karşıya geliriz. Ve tanrı kendisine sunulan kurbanı yemeye katılma du­rumunda olduğuna göre şu sonuca varmış oluruz: kurban, tanrının eski-kendisi ise, tanrı kendi etini yiyor demektir. Bundan dolayı keçi-tanrı Dionysos pişmemiş keçinin kanını içer biçimde temsil edilmektedir; boğa-tanrı Dionysos'a ise "boğa yiyen" adı verilmektedir. Bu örneklerin benzerliğine dayanarak, bir tanrının belli bir hayvanın yiyicisi olarak tanım­landığı yerde; söz konusu hayvanın başlangıçta tan­rının kendisinden başka bir şey olmadığını varsaya­biliriz.

Bununla birlikte bütün bunlar bir bitki tanrısının niçin hayvan biçiminde görülmesi gerektiğini açık­lamaz. Bu arada, bazı yerlerde Dionysos törenlerinde bir hayvan yerine bir insanın parçalandığına işaret etmeliyiz. Khios'ta (Sakız) ve Tenedos'ta (Bozcaada) töre buydu. Potniae'de, Boiotia'daysa söylenceye göre, önceleri keçiöldüren Dionysos'a bir çocuk kurban etme töresi yürürlükteydi, daha sonra onun yerine bir keçi kondu. Orkhomenos'ta insan kurban Oleiae adı verilen belli bir ailenin kadınlarından alınırdı. Her yıl yapılan şenlikte Dionysos rahibi elinde yalın kılıç bu kadınları kovalardı, bunlardan birini yakalarsa öldürme hakkına sahipti. Bu hak Plutarkhos'un zamanına kadar geçerliliğini sürdürdü. Öldürülen boğa ya da keçi öldürülen tanrıyı temsil ettiğine göre, insan kurbanın da onu temsil ettiğini varsayabiliriz. Bununla birlikte, insan kurban etme geleneğinin bir zamanlar, bir hayvan kurbana bir in­san gibi davranıldığı bir kurban etme töreninin yanlış yorumlanması olması da olasıdır. Örneğin; Tenedos'ta Dionysos'a kurban edilen yeni doğmuş bir danaya potinler giydirilir, anne ineğeyse doğum halindeki bir kadına gösterilen özen gösterilirdi.

Dionysos adı bugüne bugün büsbütün açıklanmış değildir. Dio- ve -nysos diye iki kökenden katışıktır, Dio- Zeus'un özneden gayrı hallerinde görülen (Dios, Dia, Dü) kökeni taşımakta, ki bu köken Latince Deus'ta görüldüğü gibi tanrı anlamına gelmektedir, buna Nysa eklenince, Dionysos Nysa tanrısı, gi­derek Nysa Zeus'udur demek. Hermes, Zeus'un buyruğuyle Dionysos'u çocukken bu dağın perilerine emanet etmiş (tıpkı Zeus'un Girit mağaralarında nympha'larca büyütüldüğü gibi), bu dağ ise Homeros'un İlyada'sında Trakya' da gösterilir (İl. VI, 133), ama Tesalya'da, Makedonya'da, giderek Hindistan ve Arabistan'da da Nysa Dağları vardır, Anadolu da bu adı taşıyan birkaç dağ ve Aydın yöre­sinde Nysa (Sultanhisar) adlı bir kentin yıkıntıları da görülür. Bu Nysa adı Olympos ve İda gibi yüksek dağlara verilen bir genel ad olsa gerek, tanrı da bir doğa tanrısı olarak yüksek bir dağın doruğunda doğ­muş ve o dağla simgelenmektedir. Dionysos'un anlamı her ne kadar "Nysa'nın Zeusu" anlamına gelse de, karakteristik özellikleri, Girit Tanrısı Zagreus, Phrigia Tanrısı Sabazius ve Lydia Tanrısı Bassareus'tan aldığı özelliklerle zenginleştirilmiştir. Dionysos'un Anadolu Tanrıçası Kybele ile de benzer yanları vardır. Kybele ve Dionysos dinlerinin özünde bulunan orgiastik coşku, kendinden geçme, vect karakreri her iki tapımda aynı simgelere, aynı davranışlara, araç ve gereçlere baş vurulmasıyla de belirir, Bakkhaların çılgınlığı Kybele törelerinde kendilerini hadım eden Pessinus rahiplerinin tutumunu andırır.