DİONYSOS
DİNİNİN ETKİLERİ VE TİYATRONUN DOĞUŞU
TRAGEDİA
Koro
topluluklarının okudukları şarkılar ve yaptıkları danslar öteden beri
din duygularının bir gösterisi olagelmişti. Türlü tanrı kültlerine göre
değişen bu lirik ağıtlar ve danslar Dionysos kültünde özel bir şekil almış
ve Attika'da dikkate değer bir gelişme geçirmek suretiyle tragedya'nın
temellerinin atılmasına yol açmıştır. Yunanistan'ın birçok yerlerinde
olduğu gibi Attika'da da ilkbaharda Dionysos onuruna yapılan törenlerde özellikle
üzümlerin kurutulması, öküzlerin tahılları çekmesi vb. konular işlenir,
bunların yanında da Satyrik, Trajik ve komik oyunlar oynanırdı. Trajik sahne
oyununun doğuşu, Şarap Tanrısı Dionysos'un şerefıne yapılan şenliklerle
ilgilidir bu şenliklerde teke postu giymiş, Satyr kılığına bürünmüş
insanlar bir arada şarkı söyleyip dans ederlerdi. Yunan Tiyatrosu'nun en büyük
varlığı olan "Tragedia" bu Satyr oyunlarından doğmuştur. Bu törenler
Dionysos kültünden başka kültlerde de bulunan ve "dromena" adını
taşıyan ("dram" sözcüğü bundan gelmektedir) tanrı ile ilgili
kutsal bir olayın halka sunulmasını sağlayan temsillerden başka birşey değillerdi.
Fakat ilk zamanlar bu Satyr ya da teke korolarının okudukları şarkılar ve
oynadıkları danslar kaba ve ilkel nitelikte idiler. M.Ö. 534 yılında tiran
Peisistratos tarafından Atina'da resmen teşkilatlandırılan Dionysos şenliklerinde
teke maskeleri taşıyan kişilerin okudukları şarkıları manzum olarak
"iambos" vezninde cevaplandıran ve tören anındaki duygularını açığa
vuran bir "hipokrites", yani "cevap verici" bir aktör
ortaya çıkmış, bu suretle koro ile aktör arasında bir konuşma yapılması
mümkün olmuştur. Bu hipokrites de, koro üyeleri gibi, teke kıyafetindeydi.
Fakat gerektiği zamanlar elbiselerini değiştirir, hatta bazen araba içinde
kalabalık maiyyetiyle birlikte ortaya çıkabilirdi. Tarih geleneği bu konuşmayı,
dolayısıyla belli bir olayın temsilini mümkün kılan bu oyun türünün
icadını İkaryalı Tespis'e maletmektedir. Yunancada teke "tragos"
ve söylenen manzum şarkı "aoide" adını taşıdığından bu
temsil türü "tragoidia" adını almıştır. Tragoidia ya da bugünkü
deyimiyle tragedia Atina'da büyük revaç bulmuş, zamanla Dionysos törenlerinin
en önemli bir kısmı haline gelmiştir. Fakat bu tarihten sonra tragedya'nın
Attika'da geçirdiği gelişimi izleyemiyor, ancak M.Ö. 5 inci yüzyılda bu
edebiyat türünün Aishylos' la klasik şeklini aldığını görüyoruz.
KOMEDİA
Komedyanın
Dionysos onuruna bağ bozumunda tertiplenen gürültülü törenlerden doğduğu
anlaşılıyor. Bu temsil türünde uzun zaman görülen hayvan maskeli koro
toplulukları, halka hitaben söylenen nutuk ve "kômos' adını taşıyan
geçit töreni komedyanın Dionysos karnavallarıyla olan yakın ilgisini açıkça
göstermektedir. Komedyanın ilk gelişim evrelerini saptayamıyor, yalnız
Sirakuzai'da Gelon ve Hieron zamanında İstanköylü Epiharmos'un tragedya
tekniğinde birtakım komedyalar kaleme aldığını, fakat o zamanlar
Sirakuzai'da siyasal özgürlük olmadığından tanrılara ve kahramanlara ait
bazı mitos'ları gülünç bir şekle sokarak sahneye koyduğunu öğreniyoruz.
Fakat
komedya da, tragedya gibi, asıl gelişimini Atina'da geçirmiştir. Burada
resmi bir karakter taşıyan Dionysos şenlikleri esnasında yapılan yarışmalara
ilk kez M. Ö. 487/86 yılında "komik korolar" da almıştır.
Gerek
tragedya, gerek komedya uzun süre bir din töreni sayıldığından ve bunları
seyredenler kendilerini din törenlerine katılmış addettiklerinden aktörler
Dionysos kültüyle ilgili maskeleri taşımak suretiyle sahneye çıkarlardı.
Piyesler Atina Akropolü'nün güney yamacındaki "Dionysos Tiyatrosu"nda
ekser hallerde üç gün arka arkaya oynanırdı. Dekor diye hemen hemen hiçbir
şey yoktu. Seyirciler yarımdaire ya da onu aşan bir kavis şeklinde tahta
kerevetler veya toprak setler üzerinde otururlar, piyeslerin konularını önceden
bilmekle beraber her temsilde bunların dillerinin güzelliği ve düşüncelerinin
derinliğinin etkisi altında kalırlardı. Dionysos tiyatrosu ancak 4 üncü yüzyılda,
yani tragedyanın en parlak çağı geçtikten sonra, taş bir yapıt şeklini
almış, bu zamandan başlayarak taş tiyatrolar Yunanistan'ın her tarafında
yapılmağa başlanmıştır.
İlk
oyunlar, yuvarlak bir alanın ortasında oynanır ve seyirciler bu alanın etrafına
toplanırlardı. Sonraları seyircilerin oturmaları için "ikria"
denen ahşap oturma sıralarının yapıldığı bilinmektedir. Tiyatronun
mimari bir şekil kazanması ise arkası kapalı bir sahneye gereksinim gösteren
tragedia türünün ortaya çıkmasıyla mümkün olmuştur.
İlk
başlarda sadece Dionysos için şenlikler yapılır ve bu şenliklerde Satyrik,
Trajik ve Komik oyunlar oynanırdı. Klasik Dönem boyunca yeralan bu gösterilerin
Anadolu'da yapıldığına dair herhangi bir kanıt olmamasına rağmen,
Yunanistan'da Atina Agorası'nda Dionysos için yazılan oyunların oynandığı
ve bu oyunlarda Dionysos Rahipleri'nin de hazır bulunduğu bilinmektedir.
Agora'daki bu ilk gösterilerde izleyicilerin tahta banklara oturdukları ve
oyunun oynadığı alanın daire şeklinde bir orkestra olduğu düşünülmektedir.
Bir süre sonra Atina'da Dionysos Kutsal Alanı'nda Yunan Dünyası'nın ilk taş
tiyatrosu inşa edilmiş ve seyirciler için daha rahat bir ortam sağlanmıştır.